بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
يُخَادِعُونَ اللّهَ – YuhadiunAllah
Bakara 2;9
يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاَّ أَنفُسَهُم وَمَا يَشْعُرُونَ
Bunlar ALLAH’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. (DİB Meali)
Ayetimiz “يُخْدِعُ ” (yuhadiu) fiilinin eylemini yerine getirenlerin çoğulu olan ve ‘blöfçüler, hileciler, aldatıcılar (boş umutlarla), ihanetçiler, dolandırıcılar, çekiciler, göz kamaştırıcılar, cezbediciler, oyun oynayan, yanıltıcılar, yalpalayan, adaletsiz davrananlar’ manalarına gelen “يُخَادِعُونَ” kelimesi ile başlamaktadır.
Arapça’da “خدِعُ”(hadiu) kelimesi, 2:7 ayetinde “غِشَاوَةٌ” (ğışavetun) kelimesinde aldatma, tahrifat, sahtekarlık, hile, ihanet vb anlamında incelediğimiz Arapça “غش” (ğ+ş) kelimesinin eş anlamlısıdır.

- Bu nedenle, “يُخَادِعُونَ” (yuhadiune) ihanet eden, aldatan, tahrif eden, küçümseyen, aldatan, akılsızlaştıran, hile yapan ve blöf yapanlardır.
- ” يُخَادِعُونَ اللّهَ ” (yuhadiunALLAHe) ALLAH’ı aldatanlar, ALLAH’a ihanet edenler, ALLAH’a tuzak kuranlardır.
- ” وَالَّذِينَ ” (velleziyne), “وَ ” bağlacının bir araya gelmesiyle: ‘ve, ayrıca, hem de’ anlamındadır.
- “الَّذِينَ” ellezine; hangi, o, kim anlamlarına gelen özne zamiridir.
- Bir sonraki “آمَنُوا ” (amenuu) ifadesi, “آمَنُ ” ve “وا ” ile oluşturulur; burada “آمَنُ ” (amenu) fiilimsi isimdir ve “sözleşme, akit, yemin veya diğer resmi anlaşmalarla bağlı (destekleyen, takip eden, bağlı kalan)” anlamına gelen bir sıfattır; örneğin Cenevre Sözleşmesi’ ne bağlı
- “وا” (u) eki öznenin nesnel çoğul zamiri olduğundan çevirisi her zaman özneye göre değişir, yani cümlenin başında ‘siz’ gibi ikinci bir çoğul kişi geliyorsa “وا ” (u) fiilimsi isim veya sıfatla birlikte otomatik olarak “sizin” anlamına gelir. Üçüncü çoğul şahıs ve üçüncü çoğul şahıs zamirleri de dahil olmak üzere diğer tüm durumlarda aynı “وا” (u) “onların”, “bunlar”, “onlar” anlamında alınır. “وا” (u) eki, incelediğimiz “يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا ” ayetindeki “يُخَادِعُونَ ” (yuhadiune) konusuna geri döner.
- “آمَنُوا” kelimesini körü körüne ALLAH’ a inanlar olarak tercüme etmek yerine onların müritleri, onların taraftarları veya onların bağlıları olarak anlamlandırılmalıdır. “آمَنُوا ” (amenuu) ifadesi dilbilgisi kurallarına göre ayette “يُخَادِعُونَ ” (yuhadiune) kelimesi ile tanımlanan hilecilerin, aldatıcıların, blöfcülerin, tahrifatçıların inanları, taraftarları ve destekçileridir. “ آمَنُوا ” (amenu) ibaresi ve “امن ” (amene)’ nin fiil, isim ve sıfatları genellikle yemin etmek, akit veya diğer resmî anlaşma ile bağlama, tasdik etmek, bağlı kalmak veya bir şeye veya birine sarılmak anlamındadır.
Kur an kelimelerinin bağlamlarına ve gramer oluşumlarına bakmadan aynı anlamını alarak yapılan Kur anımızın tercümelerde “ آمَنُوا ” (amenu) ifadesi, “inananlar” veya ALLAH’ a inananlar olarak tercüme edilmiştir. Dolayısıyla, “ آمَنُوا ” (amenu) kelimesini her yerde ALLAH’ a inananlar anlamında almak yerine aynı ayette geçen diğer tüm kelimelerin bağlamına ve gramer yapısına göre doğru anlamında almak gerekir.
- Daha sonra gelen وَمَا ifadesi وَ (ve) bağlacı ve مَا olumsuzluk ekinin bileşiminden oluşur. وَ (ve) bağlacı bir ayette birden fazla kez geldiğinde ve ayrıca, yanı sıra, ek olarak,… manalarına çevrilebilecek şekilde baştaki cümleyi vurgular.
“وَ” (ve) bağlacı ile gelen “مَا” (ma) eki, “değil” anlamında bir olumsuzlama ifade eder.
- Bir sonraki kelime olan “يَخْدَعُونَ” (yahdeune) ise “يَخْدَع” (yahdea) fiilinin eylemini alan edilgen cümledir.
“يُخَادِعُونَ” (yuhadiuna) öznesi, “aldatılanlar”, “ihanete uğrayanlar” anlamına gelen “يَخْدَع” (yahdea) fiilinin eylemini üzerine alır;
“يُخَادِعُ” (yuhaadiu) kelimesi “يُخَدِعُ” (yuhadiu) fiilinin harflerinin ortasına elif harfi eklenerek yapılan ismi fail veya özne yani “يَخْدَع” fiilinin eylemini yerine getiren öznedir.
- إِلاَّ (illa); …den başka, sadece, ancak.
- أَنفُسَهُم (enfusehum) kelimesi أَنفُسَ (enfese) + هُم (hum) kelimelerinin bileşiminden oluşmuştur.
أَنفسسَ (enfuse) bir insanın, kişinin hayatının veya ruhunun en değerli şeyidir.
- Yine tipik bağlaç ve olumsuzluk eki olan “وَمَا” (vema) ‘ve değil’ anlamına geliyor.
- Rabbimizin bize ikramı olan ayetin son kelimesi يَشْعُرُونَ (yeşurun), anlamı çok etkilenmek, alt üst olmak, dikkat çekmek, hissetmek ve gerçekleştirmek olan يَشْعُرُ (yeşuru) fiilinin eylemini yapan kişilerdir.
Ancak “يَشْعُرُ” aslında dikenlere veya dikenli ya da keskin iğneleme cismine dokunulduktan sonra ortaya çıkan ve unutulmaz bir idrak uyandıran ve yaşatan yoğun bir duyguya işaret eder.
Aslında, يَشْعُرُونَ (yeşurun) iğnelenmiş olanlardır, kalplerine bir şey doğrudan gider, hissetmek için zihinlerine bir şey nüfuz eder, bir şey onları fark etmeleri için iğneler, bir şey onları dikkat etmeleri için diken diken eder.
Oysa “ومَا يَشْعُرُونَ” (ve ma yeşurun) aslında “ve kışkırtılmazlar”, “farkında değiller”, “saçları diken diken olmaz”, “hissetmezler” ve “gerçekten duyarsız olanlardır” anlamına gelir. Bununla birlikte, kışkırtmak, birinin duyguları üzerinde güçlü bir etkiye sahip olmak, birisine belirli bir duygu veya güçlü duygular hissettirmek veya bir tepkiye, özellikle de sıkıntılara veya belirli bir duyguya neden olmak anlamına gelir.
Bakara 2;9
يُخَادِعُونَ اللّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلاَّ أَنفُسَهُم وَمَا يَشْعُرُونَ
ALLAH’ı aldatanlar ve onların yandaşları (sadık destekçileri olanlar), ancak (sadece) kendi nefislerinden başkasını aldatmayanlar ve fark etmeyenlerdir (kavramayan / hissetmeyen / gerçekten duyarsız olan).
*************
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ
قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَٓا اَلْفَيْنَا عَلَيْهِاٰبَٓاءَنَاۜ
اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, bilakis biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?
Bakara 2;170