Nisa 3. Ayet – Mesna ve Sulase ve Rubaa

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ – Mesna ve sulase ve rubaa

Nisa 4;3

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. (DİB Meali)

“مِّنَ النِّسَاءِ مَثْنَى وَثُلاَثَ وَرُبَاعَ Minennisai mesna ve sulase ve rubaa” kelimeleri açık bir şekilde bir şeye sahip olan yetim çocukları ile birlikte “الْيَتَامَى “; iki parçadan oluşan, iki unsuru, iki katı veya çift kısma sahip olan “مَثْنَى “; üç kısma veya üç kata sahip, üç parçadan oluşan “وَثُلاَثَ”; dört unsuru olan veya dört parçadan oluşan, “وَرُبَاعَ”;  (….hanımları / …lı hanımlar) ”مِّنَ النِّسَاءِ”  kadınlardan bahseder. Bu bağlamın konusu bir önceki ayetten gelmektedir.

 ” مَثْنَى “, ” ثُلاَثَ “ve ” رُبَاعَ ” sözcükleri, ‘kişisel özne sıfatı’ olup, arasına “elif” veya “elif” sesi eklenerek yarı edilgen özne haline gelmiştir. Oluşumları, birçok Arapça kelimede görebilen örnekler ile tamamen aynıdır.

  • “رسل” kök kelimesinden “رسالہ” veya
  • “طلب” kök kelimesinden “طالب” gibi

Yarı edilgenlik;

  • “Oynamak” fiilinden “oyuncu”,
  • “Yazmak” kelimesinden “yazar”
  • “Okumak” kelimesinden “okuyucu” gibi bir şeyin konusu olan bir kişiyi ifade eder.

“Bir şeye sahip olan veya elinde tutan biri” anlamına gelir. Dolayısıyla;

  • Kendisi ve bir yetim çocuğu olan “مَثْنَى “;
  • Kendisi ve iki yetim çocuğu olan ” ثُلاَث “;
  • Kendisi ve üç yetim çocuğu olan “رُبَاعَ ” kadını ifade eder.

Nisa 4;3

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

“Ve-in ḣiftum ellâ tuksitû fî-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâ-i meśnâ veśulâśe verubâ’(a)(s) fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû”

  • “وَإِنْ”(ve in) ve bu / ve eğer
  • “خِفْتُمْ”(hiftum)  (yük / sorumluluk üzerinde) rahatlama / kolaylık / hafifletme yapılırsa…

“خِفْتُمْ” kelimesinin sonunda bulunan “تُمْ” eki; sonlandırmak, bitirmek, son vermek, sona erdirmek, anlamına gelen “تمم” (tmm) kök kelimesinden türetilmiştir.[1]

“خِفْ” kelimesi ise rahatlatmak, kolaylaştırmak veya bir kişinin yükünü, sıkıntısını hafifletmek anlamına gelen “خفف” (h+f+f) kök kelimesinden türetilmiştir.

  • “فَانكِحُواْ – fenkihû” kelimesinin pasif seste “ف” öneki, söz konusu eylemi gerçekleştirmeyi vurgulayan ‘sonra gerçekten onlara girin’ anlamına gelen edilgen bir emir fiildir.

“فَانكِحُواْ” fiili Arapça “نكِحُ” kökünden türemiştir ve doğru olarak ‘bir şeyle veya birisi ile ilgilenmek’ anlamına gelir.

  • “أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى – ella tuksitu fil yetama” ifadesi; ‘imkânları kaybedilenler veya yetim olanlar arasında haklı, tam bir güvence tesis etmediği sürece / olmadan / sağlanmadıkça’ anlamındadır.
  • “مَا طَابَ لَكُم – ma tabe lekum”; kabul edenler (bahsedilen yetimlerin bakımına giriş teklifinizi) 
  • “مِّنَ النِّسَاءِ – minen nisai”; hanımlardan
  • “مَثْنَى – mesna”; ikili / iki bireyli / iki fertli / (kendisi ve beraberinde bir birey)
  • “وَثُلاَثَ – sulesa”; üçlü / üç bireyli / üç fertli / (kendisi ve beraberinde iki iki birey)
  • “وَرُبَاعَ – rubua”; dörtlü / dört bireyli / dört fertli / (kendisi ve beraberinde üç birey)

Bu nedenle, “مِّنَ النِّسَاءِ – minennisai” ifadesinin ardından gelen;

  • “مَثْنَى – mesna” kelimesi; birleşimi, bir çocuğu olan ve çocuğuyla ikişerli bir yapısı olan bir hanım…
  • “ثُلاَثَ – Sulase”; iki çocuğu olan ve iki çocuğuyla üçlü bir yapısı olan bir hanım…  
  • “رُبَاعَ – Rubaa”; üç çocuğu olan ve üç çocuğuyla birlikte dörder kişilik bir yapısı olan bir hanımı ifade eder.

Ayrıca, “قسط – kıst” kök kelimesinden türetilen “تُقْسِطُواْ – tuksitu” kelimesi; ‘birini düzenli olarak desteklemek, birisine yaşam gereksinimlerini vermek, birinin hayatında adil bir şekilde pay vermek ve birisine düzenli destek, özen ve ilginiz konusunda güvence vermek’ anlamına gelir. Aynı zamanda ‘birini uygun şekilde tedavi etmek’ için kullanılan tıbbi tedavi terimidir.

Bu, “قسط” kelimesi düzenli ödeme veya kendi lisanımızda da kullanılan taksit kelimesinin aynısıdır.

https://www.nisanyansozluk.com/kelime/taksit

“خِفْتُمْ – Hiftum” kelimesi  aynı zamanda; yükü hafifletmek, rahatlamak ve rahat nefes almak anlamına gelir.

https://www.nisanyansozluk.com/kelime/hafif
https://www.almaany.com/tr/dict/ar-tr/%D8%AE%D9%81%D9%81/?c=T%C3%BCm

Ayrıca aynı “ثُلاَث – مَثْنَى – رُبَاعَ” (Rubaa-Mesna-Sulase) kelimeleri, Arapça tıp ve sağlık bilimleri kitaplarında yer alan bazı tıbbi anlatımlar için de kullanılmaktadır:

  • “مَثْنَى – Mesna” tıbbi olarak; “plantar refleksi” veya “Babinski refleksi” olarakda bilinen, ellerde ve / veya ayak parmaklarında bir anormallik şeklindeki tıbbi bir durumu ifade eder. Çift kişiliklilik ve iki cinsiyetli özne vurgusu Arapçada tıp dilinde “مَثْنَى” olarak da adlandırılır.
  • Aynı şekilde, “ثُلاَثَ – sulase”, yapışık ikizlerde, füzyonun bitişik kolları birleştirerek tek bir kol oluşturacak şekilde iki beden için sadece üç kol olduğu ve yine yapışık ikizlerde, birleştirilmiş yanlardaki alt uzuvların tek bir ayak oluşturması neticesinde, iki beden için sadece üç ayak olması durumunu ifade eden anormal tıbbi bir terimdir.
https://hthayat.haberturk.com/saglik/haber/1035382-babinski-refleksi-nedir
https://www.almaany.com/en/dict/ar-en/tribrachia/
  • “رُبَاعَ – Rubaa” aynı zamanda kadınlarda “tetramastigot” olarak adlandırılan ve üzerlerinde dört meme bulunan tıbbi anomali durumudur. Tıpta mesotelium (mesoderme ait seroz zarları meydana getiren tabaka) olarak bilinen yapı; eklemler, kaslar, cilt, gözler, kalp, akciğerler, böbrekler, gastrointestinal sistem ve kan damarları dahil olmak üzere yaklaşık iki yüz bozukluğun listelendiği özel bir hücresel dokudur. 

Ayrıca, “مَثْنَى – mesna” nin sonundaki “ى” eki, dil bilgisel olarak yer (وطن) konusunda olduğu gibi bir şeyin öznesinin oluşumunda, onu ‘iyelik sıfatı’ haline getirir.

“وطن” Vatan’ın sonuna ‘ی’ eklenerek oluşturulur, yani;

  •  ى + وطن = وطنی (vatanî).
  • “السعودیة” konusuna “سعودی” (suudî)
  • يّ + مِصْر = مِصْريّ (mısrî)
  • ی + عرب = عربی (arabî) denir ve aynı şekilde oluşturulur.

İyelik sıfatı, mülkiyeti gösteren bir sıfattır. İbareyi izleyen ismin sahipliğini gösterir. Başlıca işlevleri, bir şeyin kime ait olduğunu açıklamaktır.

https://nedir.ileilgili.org/iyelik+s%C4%B1fat%C4%B1

Aynı şekilde “مَثْنَى – Mesna”, “ikinin”  öznesi anlamına gelen bir özne sıfatıdır.

Bu nedenle, “مَثْنَى” kelimesinin doğru tercümesi için -bu ayetin bütün tercümelerinde göz ardı edilen- yanlış bir anlayışla uydurulmuş “ikinci eş” kelimesinden önce, “…nin” özne edatının “iki” den sonra getirilerek “ikinin” şeklinde olması gerekir.

Ayrıca, “ثُلاَثَ” ve “رُبَاعَ”, aralarına “elif” getirilerek yapılan öznenin geçiş halidir.

  • “علم” (alime) kelimesinden “عالم” (alim)
  • ”ظلم” (zeleme) kelimesinden “ظالم” (zalim)
  • “کتب” (ketebe) kelimesinden “کاتب” (katip)  vb….

“ظالم – zalim” kelimesi,  zulüm sahibi veya zulmeden anlamını ifade eder. Aynı şekilde, “عالم – alim” bir bilginin (علم) kendisi değil, bilgiye sahip bir kişidir (علم).

Kök kelimelerin harflerinin arasına “elif” harfi eklenmesiyle yapılan çok sayıda benzer Arapça kelime bu meseleye örnek olarak verilebilir. 

Nisa 4;3

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ 

“Ve-in ḣiftum ellâ tuksitû fî-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâ-i meśnâ veśulâśe verubâ’(a)(s)….”

ve eğer (bu yük/sorumlulukta) hafifletme (rahatlatma) yapılırsa, yetim olanlar (imkânları kaybedilenler) arasında haklı, tam bir güvence sağlanmadıkça (olmadan / tesis edilmediği sürece) (bahsedilen yetimlerin sorumluluğuna giriş teklifinizi) kabul eden iki fertli (kendisi ve bir yetimi), üç fertli (kendisi ve iki yetimi), dört fertli (kendisi ve üç yetimi) hanımlarla  ilgilenin

Ayetimizin devamında yer alan:

Nisa 4;3

فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

“…. fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû”

  • “فَإِنْ خِفْتُمْ – fein hiftum” gerçekten de rahatlama, kolaylık, yükün hafifletilmesi yapılırsa veya             gerçekleştirilirse…
  • “أَلاَّ – ella”; …sız /…memek (….mamak) için / davranmamak / geri kalmamak / ihmal etmek / …den ayrı / …. dışında.

“أَلاَّ”(ella) kelimesi لاَّ + أَ ‘in bir birleşimidir; burada “elif” (أَ) öneki aslında ‘ne’ veya ‘nedir’ anlamına gelen bir ‘soru ifadesidir’ (صیغة استفھام) ve “لاَّ” parçacığı olumsuzluk ifadesi yükleyen ‘değil’ veya ‘olmayan’ anlamına gelir.

Bu nedenle, “أَلاَّ” ifadesi ideal olarak “olmayan” anlamında kullanılmalıdır, ancak üst satırda yazılan anlamlarda da kullanılır.

  • “تَعْدِلُواْ” (tadilu); tamamıyla eşit, adil ayarlamak veya düzeltmek / denkleştirmek 
  • “فَوَاحِدَةً” (fevahidetun); bir
  • “أَوْ” (ev); veya
  • “مَا” (ma); olumsuzluk veren “مَا النافیة” (ma nafiye)
  • “مَلَكَتْ” (meleket); sahip olunan / elde edilen / kazanılan
  • “أَيْمَانُكُمْ” (eymanukum); ahdiniz / yemininiz / yasal anlaşmanız

(“مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ” aslında yasal evliliği (evlilik taahütnamesini, evlilik anlaşmasını) ifade eder.)

  • “أَيْمَانُ” (eyman) kelimesi halen Arap ülkelerinin hukuk sisteminde taahhüt veya yemin ifadesi olarak kullanılmaktadır

Kur an’ ımız daki “مَلَتْ أَيْمَانُكُمْ” (meleket eymanukum) ifadesi, evlilikte birbirimizin mülkiyetine sahip olma yeminine girmemizi talep eder. Ancak Kur’an’ımızdaki bu ifade ‘sağ ellerinizin sahip olduğu’ şeklinde; ‘kölelerine sahip olma hakkının sadece efendilere verildiği ve kölelerin efendileri üzerinde böyle bir hakları olmadığı, köle kızlar veya cariyeler’ anlamı verilerek, yanlış bir şekilde tercüme edilmiş ve açıklanmıştır. Karanlık Çağ kölelik kültürünün ve cariyelerin temsilcileri; yasak olan köleliği İslam’a getirmek için Kur’an’ın gerçek ifadelerini çarpıtmış ve sayısız cariye ya da köle kızın yanı sıra, resmi eşleri olanları da araçsallaştırarak yasadışı bir cinsel zevk yolu açmışlardır.

Oysa Kur’an’ımızdaki “مَلَتْ أَيْمَانُكُمْ” (meleket eymanukum) kelimeleri, kadınları ve haklarını korur ve onlara ‘kocalarının ve eşyalarının’ mülkiyetini verir. Aynı şekilde, Kur’an’ımız aynı Evlilik Yemini (مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ) ile ‘erkekleri ve haklarını’ eşit derecede koruyarak onlara da eşlerinin ve eşyalarının mülkiyetini verir.

Yani Kur’an’ın Evlilik Yemini’nin doğru tercümesi; “مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ” (meleket eymanukum) şudur: “MÜLKİYET SAHİPLİĞİ YEMİNİNİZ “مَلَكَتْ” (meleket) kelimesinin sonunda gelen “ت”eki, “مَلَكَ” (edinmek, ele geçirmek, efendi olmak, malik olmak) fiilini isim fiile dönüştürür.

http://www.elhalil.com/

Sözü edilen gerekçeler ile “مَلَكَتْ – meleket” ifadesi doğru olarak: mülkiyet edinmek, sahip olmak, efendisi olmak, vb anlamlara gelir. Oysa “أَيْمَانُكُمْ – eymanukum” deyimi, ‘yemininiz/ahdiniz’ anlamına gelen Arap hukuk sisteminin bir hukuk terimidir.

“أَيْمَانُكُمْ – Eymanukum” kelimesinin sonunda bulunan zamir olan “كُمْ” kum = siz çoğul eki, ahidleşme veya yasal anlaşmadaki tüm tarafları ifade eder.

  • ذَلِكَ – zalike; ‘işte bu, yani’
  • دْنَى – edna; ‘…ın ötesinde / …ın aşağısında / …ın altında
  • تَعُولُواْ – teulu; pasif yapıda geniş zaman çoğul fiilidir ve ‘aslında haklı çıkarma/ doğrulama, makul, gerekçelendirme, aklamak, doğrulamak’ anlamına gelen “علل” kök kelimesinden türetilmiştir.
https://www.dict.com/arapca-turkce/%D8%B9%D9%84%D9%84

Nisa 4;3

فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

“…. fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû”

Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. (DİB meali)

Kur’an’ımızda köleliği onaylayan veya uygulamayı tasvip eden hiçbir ayet olmamasına rağmen, sayısız cariye sahibi olmayı, cinsel köleliği ve fuhşu yasallaştırarak uygulanabilir kılmak için bir hüküm icat etmek maksadı ile oluşturulduğunu düşündüğümüz “مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ – Ma meleket eymanukum” (=yasal evlilik, evlilik taahütnamesini, evlilik anlaşması) ifadesi, çeviriler veya açıklamalar ile tümüyle kendi istekleri doğrultusunda oluşturulmuş ve halen de düzeltmeyerek aynı şekilde meal verilmeye devam edilmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ayetin manası aşağıdaki şekilde olmalıdır…

Nisa 4;3

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ 

“Ve-in ḣiftum ellâ tuksitû fî-lyetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum mine-nnisâ-i meśnâ veśulâśe verubâ’(a)(s)….”

ve eğer (bu yük/sorumlulukta) hafifletme (rahatlatma) yapılırsa, yetim olanlar (imkânları kaybedilenler) arasında haklı, tam bir güvence sağlanmadıkça (olmadan / tesis edilmediği sürece) (bahsedilen yetimlerin sorumluluğuna giriş teklifinizi) kabul eden iki fertli (kendisi ve bir yetimi), üç fertli (kendisi ve iki yetimi), dört fertli (kendisi ve üç yetimi) hanımlarla  ilgilenin.

فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَعُولُواۜ

“…. fe-in ḣiftum ellâ ta’dilû fevâhideten ev mâ meleket eymânukum(c) żâlike ednâ ellâ te’ûlû”

“(Şüphesiz) yükü hafifletmede, adil olarak ayarlanmayan (dengelenmeyen) bir şey veya karşılıklı yemininizle (kanuni evlilik) edinilmeyen veya sahip olunmayan şey yapılırsa, bu meşru olmayanın ötesindedir”


[1]    http://kimsin.kim/feetemmehunne-%d9%81%d9%8e%d8%a3%d9%8e%d8%aa%d9%8e%d9%85%d9%91%d9%8e%d9%87%d9%8f%d9%86%d9%91%d9%8e/

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ

 قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَٓا اَلْفَيْنَا عَلَيْهِاٰبَٓاءَنَاۜ 

اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْقِلُونَ

 شَيْـًٔا وَلَا يَهْتَدُونَ

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, bilakis biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?

Bakara 2;170
Yayınlanan <a href="http://kimsin.kim/category/carpitilan-kavramlar/" rel="category tag">Çarpıtılan Kavramlar</a> Takip edilen <a href="http://kimsin.kim/tag/cariyeler-ile-evlenme/" rel="tag">cariyeler ile evlenme</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/dorde-kadar-ruhsat/" rel="tag">dörde kadar ruhsat</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/dorderli/" rel="tag">dörderli</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/dort-es/" rel="tag">dört eş</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/dort-kadin/" rel="tag">dört kadın</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/dort-kadin-alinabilir-mi/" rel="tag">dört kadın alınabilir mi</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/elinizin-altindaki-cariyeler/" rel="tag">elinizin altındaki cariyeler</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/ikiserli/" rel="tag">ikişerli</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/islamda-cok-eslilik/" rel="tag">islamda çok eşlilik</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/meleket-eymanukum/" rel="tag">meleket eymanukum</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/nisa-3/" rel="tag">nisa 3</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/ucerli/" rel="tag">üçerli</a> Bir yorum yapın