Ahsen-el Hadis – احسن الحدیث

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

احسن الحدیث – Ahsen-el Hadis

Nebiler, Kur’an’ımızda حدیث (hadis) olarak adlandırılan olayların, (vakaların olup biten yaşanan veya yaşanmış olayların, hadiselerin nedenleri sebepleri ve gerekçeleri ile birlikte olayların) neticeleri akıbeti, sonuçları hakkında bizlere doğru ve gerçek bilgileri ilettiler.

Rabbimizin bize Arapça lisanı ile ikram ettiği Kur’an’ımızda kullanılan احسن الحدیث kelimesinin doğru anlamı:

  • Olayların, vakaların, olup bitenlerin, neticeleri, sonuçları, nedenlerinin, sebeplerinin en uygun, doğru sıralaması, bilgi haline getirilmesi, ortaya çıkarılması.
  • Olayların şemasını çıkararak neden ve sebeplerin irdelenerek ortaya konulması.
  • Olayın, sebebin yöntemi ve bilinmeyen şeylerin gerçeklere dayalı olgusal bilgisini ortaya çıkarmak.
  • Vakaların, olup bitenin, gerekçesi ve sebebinin ölçüsü ve bilinmeyen şeylerin gerçek bilgisini ortaya koymak.
  • Yenileme yöntemi, güncel uygunluk, geliştirilmiş değerlendirme, yeniden yapılan ölçü, sonucun güncellenmesi, uygunluk, uyum, eşitlik ve dengenin geri getirilmesi, uygun hale getirilmesi, uyumun gerçekliğin sağlanması. 

احسن الحدیث  kelimelerini incelersek:

  • احسن  (Ahsen) kelimesi Arapça حَسَنَ (hasen) fiilinden türemiştir: Yerleştirme, uyarlama, uygun hale getirme, uyumlaştırma, ayarlama, denkleştirme, eşleştirme, bütünleştirme, uyum sağlama, yerleşme, uyma, koordine etme, uygun şekilde kabul edilebilir, alışılmış, uygun sırada, optimal orantı, fiziksel denge, araçlar, şema, yöntem, ölçü, biçimlilik veya bir şeyi şekillendirme, amaca uygun anlamlarındadır.
https://dsal.uchicago.edu/cgi-bin/app/hayyim_query.py?page=642
https://dsal.uchicago.edu/cgi-bin/app/hayyim_query.py?page=54
  • احسن  Ahsen kelimesine “en güzel” manası vermek için ancak ve ancak fonetik ve yazılım olarak aynı olan Farsça حسن kelimesinden türeyen ve yine Farsça’da kullanılan احسن  kelimesini dikkate almak gerekir.
  • الحدیث El hadis kelimesi Arapça حدث fiil kökünden türemiş olup doğru anlamı; olay, vaka, olan biten, sebep, neden, cereyan eden olay, bilinmeyen şeyler hakkında bilgi edinmek veya olgusal bilgileri meydana getirmek, yenilik, yenilemek, canlandırmak, yeniden yeni bir şekilde yapmak, yeniden inşa etmek veya inşa etmek, (hasardan sonra, yenilemek, modernize etmek), birine veya bir şeye taze güç veya hayat vermek, restore etmek, yeniden inşa etmek, bir şeyin görünümünü iyileştirmek, bir şeyi tekrar sağlığa kavuşturmak, güçlendirmek, kullanmak, aktivite, güncellenmiş; modernize, güncel hale getirmek, isabet, gerçekleşme, meydana gelme, sebep ve bir şeyin meydana geldiği veya meydana geldiğine dair bilgi getiren.
https://www.almaany.com/ar/dict/ar-ar/%D8%AD%D8%AF%D8%AB/

Günlük hayatımızda kullandığımız حادِثَة HADİSE kelimesi de حدث fiil kökünden türemiştir.

https://www.luggat.com/index.php#ceviri

Arapça أَحْدَثَ kelimesi, sonucundan netice çıkarmak / yapmak anlamında olan رَتَّبَ kelimesi ile eş anlamlıdır.

Eğer Arapça olarak, “Ne oldu?” sorusunu sormak istediğinizde ما الذي حدث ؟ (Ma ellezi hadese?) cümlesini kurmanız gerekir. Bu cümledeki حدث kelimesi Muhammed (as)’nin söz veya sözleri anlamında olmayıp olan biten, vaka, meydana gelen, herhangi bir olay veya kişi hakkında bilgi anlamındadır.

Arapça حدث بالتقويم (hadis biltakvim) sözcükleri takvim etkinliklerini ifade eder. Burada da حدث kelimesi söz söyleme değil, olay anlamı taşır.

Arapça telekomunikasyon terimi olan olay bildirimi veya çağrısı anlamı taşıyan حدث المكالمة (hadis el mekalemet) sözünde bulunan المكالمة söylemek anlamında olup حدث kelimesi de olay anlamındadır.  

حدث kelimesi günlük ve edebi Arapçada kullanılmasına rağmen حدیث kelimesinin karşılığı fonetik ve yazılımı aynı olan Farsça “Peygamber Sözü Terminolojisi”nin aynısını ifade etmek üzere Farisi İslam alimleri tarafından Farsçadan alınmıştır. 

https://dsal.uchicago.edu/cgi-bin/app/hayyim_query.py?page=628
  • Talak 65:1 ayetinde يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا cümlesi genel olarak “Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır (DİB meali)” olarak manalandırılmaktadır. Ayette يُحْدِثُ kelimesine söylemek yerine olay, durum, yeni bir şey getirme, yeni bir şeyin olmasına sebep olmak, gelecek için yeni bir şey/netice/vaka manası verilmiştir. 
  • Taha 20:113 ayetinde أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا cümlesi genel olarak; “yahut onlara bir uyarı versin diye (DİB meali)”olarak manalandırılmaktadır . Ayette geçen يُحْدِثُ kelimesine; söylemek yerine başlatmak, bilgilendirmek, kaynaklanmak, neden olmak, haber vermek, başka bir seviyeye yükselmek, yeni bir şey oluşturmak olarak mana verilmiştir. 
  • Kehf 18:70 ayetinde حَتَّى أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرً cümlesi genel olarak; “sana o konuda bilgi verinceye kadar … (Diyanet Vakfı Meali)” olarak manalandırılmaktadır. Ayette أُحْدِثَ kelimesi söylemek yerine tanıtmak, takdim etmek, hakkında bahsetmek, … nakletmek, ilişkilendirmek olarak mana verilmiştir. 
  • Zilzal 99:4 ayetinde يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا cümlesi genel olarak “kendi haberlerini anlatır (DİB Meali)” olarak manalandırılmaktadır ve تُحَدِّثُ kelimesine söylemek bağlantı kurmak, ilişkilendirmek, haber vermek, bilgilendirmek olarak mana verilmiştir.                                                                        
  • Naziat 79:15 ayetinde هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ مُوسٰىۢ cümlesi genel olarak “Mûsâ’nın haberi sana geldi mi?  (DİB Meali)” olarak manalandırılmaktadır ve حدیث kelimesi söz, ifade anlamında olmayıp Musa (as) nin hayatının başlaması, vahyi alması ve vahyi uygulama mücadele sırasında yaşadığı gerçek olaylar, vakalar, hadiseler zinciridir.
  • Zümer 39:23 ayetinde أَحْسَنَ الْحَدِيثِ cümlesi genel olarak oluşmuş ve geleneğimizde kemikleşmiş حدیث kelimesinin nebinin sözleri olduğu kanı, bilgi doğrultusunda “…sözün en güzelini… (DİB Meali)” olarak mana verilmiştir.

Ancak hem gelenekselci hem de Kur’an’cıların bayraktarlığıyla حدیث (hadis) kelimesinin Arapça anlamı; fonetiği aynı Farsça “حدیث” (hadis) kelimesinin söz anlamı ile değiştirilip, Rabbimizin vurguladığı ve lisanı Arapça olan Kur’an’ı anlamak için kullanılmaktadır. Günümüzde “حدیث” (hadis) kelimesinin galatı meşhur olan Farsça anlamın, orijinal Arapça anlamın yerine geçmesi nedeniyle kendimizin yarattığı ve temelsiz olan “حدیث” (hadis) meselesi üzerinde mücadele edilmektedir. 

Kur’an’ımızın indirilmesinden yüzyıllar sonra (yaklaşık dört nesil) ortaya atılan “حدیث” hadis = söz ifadesinin; Zümer 23 ayetindeki (اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ), Araf 185 ve Mürselat 50 ayetindeki (فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ) ve Casiye 6 ayetindeki (فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ) geçen ifadeleri karşılaması mümkün değildir.

Araf 7:185 ayetinde geçen فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ ifadeyi dikkatlice okuyup incelendiğinde Araf 7:181 ayetinde geçen “وَمِمَّنْ خَلَقْنَا” ibarenin, Araf 7:185 ayetinde geçen “فَبِاَيِّ حَد۪يثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ” bağlamında olduğunu; “وَمِمَّنْ خَلَقْنَا” açılış cümlesinde görüldüğü gibi meydana gelen üretme veya yaratma olayını (vakasını) tasvir ettiği görülür. Bir sonraki ayet olan Araf 7:182 de ise “وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا” ifadesi ile meydana gelen olayın ayetlerini reddetmenin veya inkâr etmenin “sonucunu” anlatılmaktadır. Takip eden (Araf 7:183) ayetinde ise “وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ” ifadesi onlara olan ve olacak olay, vaka hakkında düşünmeleri için zaman (mühlet) verildiği ifade edilir. Bir sonraki Araf 7:184 ayetinde ise “أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ” kendilerini geliştirmedikleri, iyileştirmedikleri belirtilmektedir. 

Araf 7:185 ayette yine “وَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللّهُ مِن شَيْءٍ” bizi kuşatan atmosferlerin, kat kat göklerin ve yerin özellikleri ve ALLAH’ın bir şey veya bir maddeden yarattığını veya yarattıklarını neden görmediklerini ifade eder. Ayetin sonunda yer alan “فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ” ifadesi onların verdikleri “Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?” anlamını asla ve asla vermemektedir. 

 “فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ” ifadesi diğer söz ettiğimiz ayetlerle bağlantılı olarak meydana gelen, olan biten, vukuu olan olaylar, hadiseler silsilesi, zinciri bağlamındadır.

“فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ”

“Hangi olgusal bilgiyi, (güncellemeyi, sonucu, nedeni, sebebi, olayı, vakayı veya hadiseyi) “O” ndan sonra kabul ediyorlar, inanıyorlar?”

Mürselat 77:50 “فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ” ayetinde yer alan “حَدِيثٍ” kelimesi ayetin öncesinde yer alan diğer ayetlere konu olan olayların (vukuat, hadiseler silsilelerinin) sonuçları, nedenleri, sebepleri, olguları ile bağlantılıdır.

Yukarıda belirtilen Kur’an ayetlerinin kelime analizi; Kur’an’ın ve ALLAH’ın diğer tüm vahiylerinin, herhangi bir ifade/söz değil vakalar, olaylar, nedenler, hadiseler, başlatma, yeni bir şey çıkarma, olgusal ve fiili bilgi, kaynak, üreten, isteyen, uyandıran, bilgi veren, gerçeklerle ve sonuçlarıyla ilgili yeni bir seviyeye yükselten veya ortaya çıkaran, yeni bir şey ortaya çıkmasına neden olan anlamına gelen “حَدِيثٍ” (hadis) olarak adlandırıldığını ortaya koymaktadır. 

  • Talak 65:1         يُحْدِثُ بَعْدَ ذٰلِكَ اَمْرًا  
  • Taha 20:113      يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا
  • Zilzal 99:4        يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ اَخْبَارَهَاۙ

Söz veya ifade değiştirilebilir ancak Ehad olan Rabbimiz tarafından uygulanan evrensel gerçek, olgusal ve fiili bilgi, herhangi bir olayın meydana gelen gerçek sonucu asla değiştirilemez!.. 

  • Ahzab 33:63     يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يبًا / İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır. (DİB Meali)
  • Isra 17:77          سُنَّةَ مَنْ قَدْ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْو۪يلًا۟ / Senden önce gönderdiğimiz peygamberler hakkındaki kanun (da budur). Bizim kanunumuzda hiçbir değişiklik bulamazsın. (DİB Meali)
  • Fetih 48:23       سُنَّةَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًا / Allah’ın, ötedenberi süregelen kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (DİB Meali)
  • Fatır 35:43        …فَهَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا سُنَّتَ الْاَوَّل۪ينَۚ فَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًاۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّتِ اللّٰهِ تَحْو۪يلًا / Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın. (DİB Meali)
  • Mu’min 40:85  فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ ا۪يمَانُهُمْ لَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَاۜ سُنَّتَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ ف۪ي عِبَادِه۪ۚ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ / Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah’ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır. (DİB Meali)

وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ

 قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَٓا اَلْفَيْنَا عَلَيْهِاٰبَٓاءَنَاۜ 

اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْقِلُونَ

 شَيْـًٔا وَلَا يَهْتَدُونَ

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, bilakis biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuza uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?

Bakara 2:170
Yayınlanan <a href="http://kimsin.kim/category/carpitilan-kavramlar/" rel="category tag">Çarpıtılan Kavramlar</a> Takip edilen <a href="http://kimsin.kim/tag/ahsenel-hadis/" rel="tag">ahsenel hadis</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/hadis/" rel="tag">Hadis</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/olay/" rel="tag">olay</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/soz/" rel="tag">söz</a>, <a href="http://kimsin.kim/tag/vakia/" rel="tag">vakıa</a> Bir yorum yapın